Aşağıdaki yazı Profesör Richard Dawkins'in The Ancestor's Tale (Ataların Hikâyesi) adlı kitabının 410 ile 413. sayfalarından alıntıdır:
"İnsan türündeki toplam çeşitliliği ölçer, sonra bunu bir ırklar arası bileşen, bir de ırk içi bileşene ayırırsanız, ırklar arası bileşenin toplamın çok küçük bir kısmı oluşturduğu ortaya çıkar. En fazla insanlar arası çeşitlilik, ırklar arasında olduğu kadar, ırklar içinde de bulunabilir. Yalnızca çok küçük bir fazladan çeşitlilik katkısı, ırkları birbirinden ayırt eder. Bütün bunlar doğru. Yanlış olan, bu nedenle ırkın anlamsız bir kavram olduğu çıkarımıdır. Ünlü Cambridge genetikçisi, A.W.F. Edwards, yakın zaman da, "İnsan Genetik Çeşitliliği: Lewontin'in Yanılgısı" adlı bir makale de bu konuyu ele aldı. R. C. Lewontin, siyasal inançlarının güçlülüğüyle ve bu inançlarını her fırsatta bilime taşıma zayıflığıyla tanınan eşit derece de ünlü bir genetikçidir. Lewontin'in ırk görüşü, bilimsel çevrelerde neredeyse bir evrensel ortodoksluk olmuştur. 1972'deki ünlü makalesinde şöyle yazıyordu:
İnsan ırkları ve alt grupları arasındaki görece büyük farklılıklara ilişkin algımızın, aslında önyargılı bir algılama olduğu ve rastgele seçilen genetik farklılıklar temelinde, insan ırkları ve topluluklarının bariz bir biçimde birbirlerine benzedikleri, insan çeşitliliğinin çok büyük kısmının bireyler arasındaki farklılıklar olduğu açıktır.
Bu, tam olarak benim yukarıda kabul ettiğim noktadır ve yazdıklarımın çoğu Lewontin'e dayandığı için, bu durum şaşırtıcı da değil. Ama bakın Lewontin nasıl devam ediyor:
İnsanları ırksal çerçevede sınıflandırmanın hiçbir toplumsal değeri yoktur, toplumsal ve insanî ilişkileri kesin olarak bozar. Böyle bir ırksal sınıflandırmanın hiçbir genetik ya da taksonomik önemi bulunmadığı görüldüğüne göre, devam etmesi için hiçbir gerekçe gösterilemez.
İnsanları ırksal çerçeve de sınıflandırmanın hiçbir toplumsal değerinin bulunmadığını, toplumsal ve insani ilişkileri kesinlikle bozduğunu hepimiz seve seve kabul ederiz. Ama bu, ırkın "genetik ya da taksonomik" öneminin bulunmadığı anlamına gelmez. Edward'ın değindiği nokta da budur ve şöyle akıl yürütüyor. Toplam çeşitliliğin ırksal kısmı ne kadar küçük olursa olsun var olan şu ırksal karakteristikler başka ırksal karakteristiklerle oldukça bağlantılıysa, tanımı gereği bilgilendiricilerdir ve taksonomik değerleri vardır.
Bilgilendirici, oldukça kesin bir şey anlamına gelir. Bilgilendirici bir ifade, daha önce bilmediğiniz bir şeyi size anlatan ifadedir. Bir ifadenin bilgi içeriği, önceki belirsizlikte azalma olarak ölçülür. Önceki belirsizlikteki azalma da olasılıklarda bir değişim olarak ölçülür. Bu bir mesajın bilgi içeriğini matematiksel olarak kesinleştirmenin bir yoludur. Size Evelyn erkektir dersem, onunla ilgili bir sürü şeyi hemen öğrenirsiniz. Cinsel organının şekliyle ilgili önceki belirsizliğiniz azalır. (tam olarak ortadan kalkmasa da.) Kromozomları, hormonları ve biyokimyasının diğer yanlarıyla ilgili daha önce bilmediğiniz gerçekleri artık bilirsiniz ve sesinin derinliği, yüzündeki kıl dağılımı, yağ ve kas dağılımıyla ilgili önceki belirsizliğinizde nicel bir azalma vardır. Victoria Dönemi önyargılarının aksine, Evelyn'in genel zekâsı ya da öğrenme yeteneğiyle ilgili önceki belirsizliğiniz, cinsiyetiyle ilgili haberlerle değişmez olduğu gibi kalır. Ağırlık kaldırma ya da pek çok spor dalında üstün olma yeteneğiyle ilgili belirsizliğiz nicel olarak azalır, ama yalnızca nicel olarak. Olağan durumda en iyi erkekler, en iyi kadınları yenebilmesine karşın, pek çok spor dalında bir çok kadın bir çok erkeği yenebilir.
Irk sorununa dönelim. Size "Suzy Çinlidir." dersem ne olur, önceki belirsizliğiniz ne kadar azalır? Saçlarının düz ve siyah, gözkapaklarının epikantik olduğundan ve onunla ilgili başka bir çok şeyden epeyce emin olursunuz. Size "Colin, siyahtır." dersem, biraz önce gördüğümüz gibi, bu onun size siyah olduğunu anlatmaz. Ama yine de bilgilendiricidir. Gözlemciler arası bağıntı, pek çok kişinin tanıdığı bir karakteristikler kümelenmesi olduğunu gösteriyor: bu yüzden "Colin, siyahtır." ifadesi, Colin ile ilgili önceki belirsizliği gerçekten azaltır. Bir ölçü de başka açılardan da etkilidir. Size "Carl, olimpiyat koşucusudur." dersem, onun ırkıyla ilgili önceki belirsizliğiniz, istatiksel bir olgu sorunu olarak azalır. Onun, "siyah" olduğuna oldukça emin bir şekilde girebilirsiniz.
Bu tartışmaya, ırk kavramının insanları sınıflandırmanın bilgiden yana zengin olup olmadığını merak ederek geldik. Soru hakkında bir karara varmak için, Gözlemciler arası bağıntı ölçütünü nasıl uygulayabiliriz. Diyelim ki aşağıdaki ülkelerin yerlilerinden rastgele seçilmiş 20 kişinin tam 100 vesikalık fotoğrafını çektik: Japonya, Uganda, İzlanda, Sri Lanka, Papua Yeni Gine ve Mısır. 120 kişiye bu 120 fotoğrafı göstersek, benim tahminime göre her biri, fotoğrafları altı ayrı kategoriye ayırma da, yüzde yüz başarıya ulaşır. Dahası, söz konusu altı ülkenin adlarını da versek, 120 kişinin tamamı eğer makul ölçü de eğitimliyseler, 120 fotoğrafı doğru bir biçimde altı ülkeye ayırır. Bu deneyi yapmadım: ama sonucun böyle olacağı konusunda benimle aynı görüşte olduğunuzdan eminim. İnsan olarak sizin deneyi yapmadan benimle hemfikir olacağınıza güvenim, işte tam da belirtmeye çalıştığım noktadır.
Deney yapılmış olsaydı, sanırım Lewontin benim öngördüğümden başka bir sonuç beklemezdi. Yine de ırksal sınıflandırmanın, genetik ya da taksonomik bir öneminin bulunmadığına yönelik ifadesine karşıt bir ifade çıkıyor. taksonomik veyâ genetik bir önemi yoksa, gözlemciler arası bağıntıya ulaşmanın geriye kalan tek yolu, kültürel yargılarda dünya çapında benzerlik olur ve Lewontin'in bunu da öngöreceğini sanmam. Kısaca Edwards'in haklı, Lewontin'in haksız olduğunu düşünüyorum. Elbette, Lewontin hesaplarını doğru yaptı: parlak bir matematiksel genetikçidir. İnsan türündeki toplam çeşitliliğin ırksal payı, gerçekten düşüktür. Ama ırklar arası çeşitlilik, toplam çeşitlilikteki oranı ne olursa olsun: bağıntı olduğu için, gözlemciler arası yargı uyumu ölçülerek gösterilebilecek biçimde bilgilendiricidir."
--------------------------------------------------
Aşağıdaki yazı Profesör Richard Dawkins'in The Ancestor's Tale (Ataların Hikâyesi) adlı kitabının 415. sayfasından alıntıdır:
"Afrika'dan dünyaya dağılmamız bizi olağanüstü derece de geniş bir habitat, iklim ve yaşam tarzı çeşitliliğine götürmüştür. Farklı koşulların, özellikle güneş ve soğuk yanığı taşıyan deri gibi görünür dış kısımlara güçlü bir seçilim baskısı uygulaması akla uygundur. Tropik iklimden kutuplara, deniz seviyesinden yüksek And Dağları'na, kavrulan çöllerden, su damlayan cangıllara kadar ve bunların arasında kalan her yer de bu kadar iyi gelişen başka bir tür düşünmek zordur. Böylesine farklı koşulların, farklı doğal seçilim baskıları yapması kaçınılmazdı ve sonuç olarak yerel toplulukların birbirinden ayrılmaması gerçekten sürpriz olurdu. Afrika, Güney Amerika ve Güneydoğu Asya'nın sık ormanlarındaki avcılar, birbirinden bağımsız olarak kısaldılar, çünkü yoğun bir bitki örtüsünde, yükseklik bir engeldir. Yüksek enlemlerde yaşayan ve D vitamini almak için güneşe muhtaç olan insanlar, tersi sorunla -tropikal güneşin kanser yapıcı ışınlarıyla- karşı karşıya olanlardan daha açık tenli olma eğilimindedirler. Bu biçimdeki bölgesel seçilimin, ten rengi gibi karakteristikleri etkilerken, genomun çok büyük bir bölümünü, olduğu gibi bırakması akla çok uygundur.
Kuramsal olarak bu, derin benzerliği örten, yüzeysel ve görünür çeşitliliğimizin tam açıklaması olabilir. Ama bana yeterli görünmüyor. Hiç olmazsa, sanırım ek bir öneriye yardımcı olunabilir. Bu öneri daha önce melezleşmenin önündeki kültürel engellerle, ilgili olan tartışmamızdan uzaklaşır. Genlerin bütünselliğini sayarsanız ya da genlerden rastgele bir örnek alırsanız, biz gerçekten de fazlasıyla, birörnek türüz: ama çeşitliliği fark etmemizi bize benzeyeni diğerlerinden ayırt etmemizi kolaylaştıran genlerdeki orantısız çeşitlilik durumunun herhalde özel nedenleri vardır. Bunlara, ten rengi gibi dıştan görünür özelliklerden sorumlu genlerde dahildir. Yine, bu yüksek ayırt edilebilirliğin, bu kadar kültür bağımlı bir tür olduğumuz için özellikle insanlarda cinsel seçilimle evrildiğini öne sürmek istiyorum. Kültürel gelenek eşleşme kararlarınızı çok fazla etkilediği için, kültürlerimiz ve dinlerimiz bizi dışardakilere, özellikle eş seçiminde ayrımcılık yapmaya teşvik ettiği için, atalarımızın içeridekileri dışarıdakilere tercih etmelerine yardımcı olan yüzeysel farklılıklar, aramızdaki gerçek genetik farklılıklara göre orantısız ölçü de güçlenmiştir. Jared Diamond gibi bir düşünür, Üçüncü Şempanze'de benzer bir düşünceyi desteklemiştir. Darwin de daha genel olarak, ırksal farklılıkları açıklama da cinsel seçilime başvurmuştur."
Kaynakça
1- Dawkins, R. "Ataların Hikâyesi" hil yayınları, 2014.